6 Mart 2014 Perşembe

BLOG TAKIP EDIKCE SIRLARI OGRENECEKSINIZ

Ha­tır­lar mı­sı­nız bil­mem ama ço­cuk­ken en ufak bir sı­kın­tı­mız ol­sa he­men an­ne­mi­ze ko­şar­dık. Bi­raz bü­yü­yüp onun da­ha güç­lü ol­du­ğu­nu fark et­tik­ten son­ra ise ba­ba­mı­za. Ken­di gü­cü­müz­le te­min et­me­ye mu­vaf­fak ola­ma­dı­ğı­mız dün­ya ka­dar ih­ti­ya­cı­mız ve ta­le­bi­miz var. Bü­tün bun­la­rı is­te­ye­bi­le­ce­ği­miz bi­ri­si­ne ih­ti­ya­cı­mız bit­me­di, ye­ni­le­ri ek­len­di. İn­san, gü­cü­nün yet­me­di­ği ih­ti­yaç­la­rı­nı el­de et­mek, ken­di kud­re­tiy­le eri­şe­me­di­ği ar­zu­la­rı­na eriş­mek için Al­la­h’­a sı­ğı­nır. Çün­kü Al­la­h’­tan baş­ka hiç kim­se yok­tur ki, onun en giz­li ar­zu­la­rı­nı du­yup ye­ri­ne ge­tir­sin, ih­ti­yaç­la­rı­nı kar­şı­la­sın. Onun için dua­ya her za­man ih­ti­ya­cı­mız var. İSTEMEMİZİ EMREDİYOR Na­sıl ki, bir ço­cuk eli ye­ti­şe­me­di­ği bir ih­ti­yaç ve ar­zu­su­nu el­de et­mek için ya ağ­lar ya is­ter; ya­ni aciz­li­nin di­liy­le du­a eder ve is­te­dik­le­ri­ni el­de eder. Öy­le de in­san bü­tün can­lı­lar için­de na­zik ve naz­lı bir ço­cu­ğa ben­zer. Ce­nab-ı Hak­k’­ın der­gâ­hı­na, ac­ziy­le ağ­la­mak ve­ya ih­ti­ya­cıy­la du­a et­mek­le yö­ne­lir. Al­lah is­te­ye­ni, kul­lar is­te­me­ye­ni se­ver­miş. Al­lah, bi­zim is­te­me­mi­zi biz­zat ken­di­si em­re­di­yor: “Siz ba­na du­a edin, Ben si­ze ce­vap ve­re­yim.” (Mü’­min, 40/60) Pey­gam­ber Efen­di­miz de “is­te­yi­n” di­yor: “Al­la­hu Teâ­lâ Haz­ret­le­ri­’nin faz­lın­dan is­te­yin. Zi­ra Al­lah, ken­di­sin­den is­ten­me­si­ni se­ver. İba­de­tin en ef­da­li de (du­a edip) kur­tu­lu­şu bek­le­mek­tir.” Dua ederken samimi olmalı Bir dua­nın mak­bul ola­bil­me­si için, en azın­dan şu hu­sus­la­ra dik­kat edil­me­li: 1) Dua­da sa­mi­mi olun­ma­lı. Ya­ni ne de­di­ği­ni bil­me­den, ak­lı baş­ka yer­de, zih­ni dar­ma­da­ğı­nık, sırf du­a et­miş ol­mak için du­a edil­me­me­li. 2) Ce­nab-ı Hak­k’­ın hik­me­ti­ne ters düş­me­yen şey­ler is­te­me­li. Ya­ni ol­ma­ya­cak şey­ler is­te­me­me­li. Ba­zen in­san­la­rın is­tek­le­ri bi­le bir­bi­ri­ne o ka­dar ters ola­bi­li­yor ki, bu açı­dan ba­kıl­dı­ğın­da da bun­la­rın ka­bul edil­me­le­ri dü­şü­nü­le­mez. Me­se­la iki in­sa­nın ay­nı şey­le­ri is­te­me­si ha­lin­de, Al­lah bi­ri­si­nin is­te­di­ği­ni ay­nen ver­se, di­ğe­ri­nin dua­sı ka­bul edil­me­miş ola­cak. O ba­kım­dan kul du­ası­nı yap­ma­lı, ne­ti­ce­yi Al­la­h’­ın hik­me­ti­ne bı­rak­ma­lı. 3) Du­ala­rı­mı­zın ka­bu­lü ko­nu­sun­da, Al­la­h’­ı it­ham edi­yor gi­bi bir tav­rın içi­ne gir­me­me­li. Ya­ni, “Ben du­a et­me­si­ne edi­yo­rum ama aca­ba Al­lah ka­bul ede­cek mi?” gi­bi te­red­düt, şüp­he ve ümit­siz­li­ğe ka­pıl­ma­ma­lı. Fa­kat bu ka­bu­lün ne şe­kil­de ola­ca­ğı­na da ka­rış­ma­ma­lı, Al­la­h’­ın tak­di­ri­nin her şek­li­ne ra­zı ol­ma­lı. Ço­ğu za­man bi­zim ka­bul edil­me­di­ği­ni san­dı­ğı­mız du­a, hak­kı­mız­da ha­yır­lı ola­nın öy­le ol­ma­sı ge­rek­ti­ği nok­ta­sın­dan ka­bul edil­miş ola­bi­lir. Sa­de­ce eli­ni de­ğil gön­lü­nü de aç 4) İçi­miz­den ge­len şey­le­ri is­te­me­li. Biz­zat Ku­r’­an-ı Ke­ri­m’­in bi­ze öğ­ret­miş ol­du­ğu, Efen­di­mi­zin yap­tı­ğı ve bi­ze de tav­si­ye et­ti­ği çok gü­zel dua­lar ol­mak­la be­ra­ber, gön­lü­mü­zün se­si­ni ifa­de eden du­ala­rın ka­bul edil­me­si çok da­ha muh­te­mel­dir. Me­se­la, ki­şi­nin hâ­let-i ru­hi­ye­si­ne gö­re şu is­tek­ler ifa­de edi­le­bi­lir: Al­la­hım, ba­na baş­ka­la­rı­nın iyi­lik ve fa­zi­let­le­ri­ni, ken­di­min ku­sur­la­rı­nı gös­ter. Ta ki ha­ta­la­rı­mı bi­le­yim ve on­lar­dan kur­tul­ma­ya ça­lı­şa­yım. Be­ni, be­nim is­te­di­ğim gi­bi de­ğil, ken­di is­te­di­ğin gi­bi bir in­san yap. Öy­le ola­bil­me­nin yol­la­rı­nı gös­ter ve ora­ya sevk et. Al­la­hım, ba­na, is­te­me­nin âdâ­bı­nı ve is­te­mem ge­re­ken­le­ri de Sen öğ­ret, Se­nin ra­zı ola­ca­ğın şey­le­ri is­tet, ra­zı ol­ma­dık­la­rı­nı is­tet­me. Amin. SÖZÜN ÖZÜ 1 Dilinle yaptığın duaya kalbin de inansın ve katılsın. 2 Dua insanın en güçlü enerjisidir. 3 İnsan, duası kadar kuvvetlidir. BİR SORU BİR CEVAP Kurban kesmek yerine bedelini fakirlere dağıtsam olur mu? So­ru: “Her se­ne ol­du­ğu gi­bi bu se­ne de kur­ba­nı­mı­zı ke­se­ce­ğiz. An­cak et­ra­fı­ma bak­tı­ğım­da pek çok muh­taç in­san gö­rü­yo­rum. Kur­ban kes­mek ye­ri­ne be­de­li­ni ih­ti­yaç sa­hi­bi in­san­la­ra da­ğıt­sam di­nî açı­dan bir mah­zu­ru var mı?” Meh­met Ka­ya Kur­ban kes­mek ma­lu­mu­nuz bir iba­det­tir Meh­met Bey. Kur­ban iba­de­ti, an­cak ve an­cak kur­ban­lık hay­va­nı kes­mek su­re­tiy­le ye­ri­ne ge­ti­ri­lir. Bu­nun için Kur­ban Bay­ra­mı­’n­da ke­si­len kur­ba­nı ve­ya adak kur­ba­nı­nı kes­mek ye­ri­ne pa­ra­sı­nı fa­kir­le­re ver­mek­le bu iba­det ye­ri­ne ge­ti­ril­miş ol­maz. Fık­hî hük­mü is­ter va­cip is­ter sün­net ol­sun; kur­ban iba­de­ti be­lir­li şart­la­rı ta­şı­yan hay­van­la­rın usu­lü­ne uy­gun ke­sil­me­siy­le ye­ri­ne ge­ti­ri­lir. Kur­ban be­de­li­ni yok­sul­la­ra ya da yar­dım ku­ru­luş­la­rı­na ver­mek su­re­tiy­le kur­ban iba­de­ti ifa edil­mez. Bi­ri di­ğe­ri­nin al­ter­na­ti­fi de­ğil Şüp­he­siz Rab­bi­mi­zin rı­za­sı­nı ka­zan­mak ni­ye­tiy­le, fa­kir ve muh­taç­la­ra yar­dım et­mek, iyi­lik ve ih­san­da bu­lun­mak da Müs­lü­ma­n’­ın önem­li va­zi­fe­le­rin­den bi­ri­dir. An­cak bu iki iba­det­ten bi­ri­ni di­ğe­ri­nin al­ter­na­ti­fi ola­rak al­gı­la­mak di­nî açı­dan doğ­ru de­ğil­dir. Özet­le hem kur­ba­nı­mı­zı ke­se­ce­ğiz hem fa­kir­le­rin ih­ti­yaç­la­rı­nı gö­re­ce­ğiz. Her iki gö­re­vi­mi­zi de ih­mal et­me­ye­ce­ğiz. TEFEKKÜR ATLASI En güzel meslek Öğretmenlik, sermayesi bilgi, sevgi ve merhamet; getirisi yani kazancı insan olan meslektir. Bunun için en güzel meslektir. Öğretmenlik bir meslek olarak değil, bir ideal olarak görülmeli, onun için vazife alınmalıdır. Onu meslek olarak görmenin karşılığı maaş; sermayesi ise idare edecek kadar bilgidir. Onu bir ideal olarak görenlerin karşılığı tamamen manevi, sermayesi ise üçtür: Sevgi, bilgi ve ilgi. Öğretmen kılavuzdur, rehberdir ve öyle olmak zorundadır. Esas rehberlik; yolu kaybettirmemek ve kaybetmeden önce yapılan rehberliktir. İşte bu noktada öğretmene yine çok iş düşüyor. Onun, körpe dimağlar iyice kirlenmeden, gönüller kararıp gözler kör olmadan, yeni nesillerin ellerinden tutup gitmesi gereken yere götürüp teslim etmesi gerekiyor. Allah’ın kendisine emanet ettiklerini, Allah’ın istediği yere taşımak öğretmenin en mühim vazifesidir. Bunu yapabilmenin öğretmenlikten daha güzel bir yolu yoktur. BiR AYET “De ki: Kimdir sizi gökten ve yerden rızıklandıran? Kimdir kulaklarınızı ve gözlerinizi yaratan? Kimdir ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkaran. Kimdir bütün işleri çekip çeviren, kâinatı yöneten. “Allah!” diyecekler, duraksamadan: De ki: “O halde sakınmaz mısınız O’nun cezasından?” (Yunus Sûresi, 10/31) BiR HADiS Peygamber Efendimiz bir hadislerinde şöyle buyuruyor: “Canım, kudret elinde olan Allah’a yemin olsun ki, siz hiç günah işlememiş olsaydınız, Allah sizi yok eder, yerinize günah işleyip Allah’tan bağışlanma dileyecek bir millet getirir de onları bağışlardı.” (Müslim, Tevbe, 11) ALİ DEMİREL - BUGÜN GAZETESİ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder